Haziran

 


Eveeet. Arkadaşlarım, nasılsınız ?  

Ben çok iyiyim. Heyecanlı ve mutluyum. Sebebini birazdan anlatacağım, içimdeki heyecanı ve mutluluğu yazamadan edemedim. 

Bugün sizinle bir özelimi paylaşacağım. Burada böyle dursun istiyorum. Dursun ki yıllar geçtikten sonra geriye dönüp baktığımda sadece bunları görebileyim. Hissettiklerimi, içinde bulunduğum duyguları hatırlayayım. Belki sizlerde okuyup, beğenirsiniz. Güzel dilekler geçirirsiniz içinizden. Belki maşallahınızı bile alırım. 


Arkadaşlarım, bugün sevdiğim adam ile 2. yıldönümümüz. Ne yıldönümünüz derseniz de, hem tanışma hem de sevgili olma .. Evet, biz ikisini aynı gün çıkarttık aradan . Hikayeyi dinleyince yok artık be Buse demeyin. Napayım, kapılmışım hemencecik.  


Biliyorsunuz ki, 2019'un sonlarına doğru Covid 19 virüsü ortaya çıktı ve yayılmaya başladı. Ardından 2020 Mart ayında da ilk vaka ülkemizde görüldü ve sonra işler hiç iyi gitmedi. O dönemlerde ben yalnız yaşıyordum. Üniversiteler 3 hafta tatil diye öğrenciler memleketlerine gitti, işyerleri yavaş yavaş kapanmaya başladı, marketten alınan her şeyi  köpürte köpürte yıkadığımız o manyak dönemi dediğim gibi ben evde yalnız başıma geçirdim.  İzlenmeyen diziler, filmler kalmadı. Kitaplar okundu, evin her köşesi deli gibi temizlendi vs. artık yapacak hiç bir şey yoktu. Önceleri evde dinlenmek iyi gelse de ardından çalışmak ne büyük nimetmiş diye düşünmeye başladım ki hala aynı şeyi düşünüyorum. Akşamları kimse yokken 1 saatlik kısa yürüyüşler yapıyordum ama yetmiyordu tabi. Akşam ve hafta sonu kısıtlamaları da geldi o ara. Neyse , Haziranda az kişi ile çalışma kararı alındı şirkette.  Ama canıma tak etmişti evde oturmak. Kaçabileceğim nere var diye düşündüm ve çok geçmeden buldum. Tabii ki sahil. 

Bir gün işten çıkıp, eve koştum. Kitabımı kaptığım gibi indim Suadiye sahile. Denize yakın bir bank buluverdim. Kulaklığımı da taktım, kısık seste müziğim çalarken başladım kitabımı okumaya. Kısa bir süre sonra önümden art arda geçen bir gölge hissettim. Kafamı kaldırıp baktığımda üstsüz bisiklet süren biri ile çok kısa göz göze geldik. ( Evet bu O. ) Sonra kitabımı okumaya devam ettim ben. Şunu fark ettim. O bisikletli bey sürüş mesafesini çok kısa tutmuş, yani öyle görünüyor. Normalde Bostancı sahil - Suadiye sahil - Caddebostan sahil devam edip öyle dönersin. O önümden geçiyor 3 dakika sonra bir daha geçiyor. Dayanamayıp kafamı bir daha kaldırdım ve yine göz göze geldik. Bu sefer üzerini giyinmişti. Sanıyorum bu bakışma ona ışık yaktırmış ve içinden ' tamaaaaaammmmmm' diye geçirmiş. Şimdi öyle söylüyor bana. 


İşin can alıcı kısımlarına geliyoruz bu arada. 

Ve kaçınılmaz hareket, bir kaç dakika sonra bu bisikletli bey bir baktım karşımda dikiliyor. Kulaklığımı çıkarttım. 

- Oturabilir miyim acaba ? 

- Tabii, buyurun oturun.

- Ben Alper,

- Ben de Buse , çok memnun oldum Alper.


Alpeer. Evimin direği çocuklarımın babası Alper. 

Tanışmamız böyle başladı, nasıl devam etti, konuşma nasıl ilerledi hatırlayamıyorum ama çok kısa süre sonra sohbet etmeye başlamıştık bile. Sonra kalkıp ikimize kahve aldık, ve plaj kısmına indik. Suya çok yakın bir yerde oturuyorduk. Etraf sessizdi ve huzurluydu. Sohbet zaten çok keyifliydi. Başımıza gelen iyi kötü şeylerden bahsediyorduk. İşimizden, şimdiye kadar ne yapıyorduk ondan bahsediyorduk. Aklımızda birbirimizi tavlamak için kurduğumuz hiç bir sahte cümle ya da davranış yoktu. Her şey spontane ilerliyordu.  Ama gecenin huzuru bizi etkilemiş olacak ki; Alper bir anda avuçlarını açarak bana ellerini uzattı ve kurduğu cümleyi hatırlayamayacağım kadar sersemletti beni. Önce bir şey uzatıyor sandım ve afalladım. Sonra bu deli cesareti nerden geldi bilmiyorum ama bende ona ellerimi uzattım. İçim öyle olsun istemişti. Sımsıkı tutmuştu ellerimi. 'Başını omuzuma koy' dedi. O'na yaslandım. Sessizleştik, o akşam kalkana kadar başka hiç bir şey konuşmadık. Sonra da el ele kalktık ve evlerimize gittik. Eve gittiğimde aynanın karşısındaki o neye uğradığını şaşırmış, sırıtan Buse'nin yüz ifadesini hiç unutmuyorum. ( 09.06.2020 )


İşte bu gün ( 09.06.2022 ) , o günün 2. yılı. Biliyor musunuz, hala ellerimiz sımsıkı ve ben o gün bu gündür ona yaslanmaktan hiç vazgeçmedim. Hiç de vazgeçmeye niyetim yok! Zaman geçtikçe anlıyoruz ki, şu ana kadar başımıza gelmiş her türlü şey, bizi birbirimizle buluşturmak içinmiş. 

Çok geçmeden ben O'na aşık oldum bile. Bir de nasıl yakışıklı, Dağ gibi, görmeyin. İlk günden beri Dağ'ım derim zaten. Pandemi dönemine,  yasaklara rağmen o kadar güzel bir yaz geçirdik ki. 3. ayımızda tatile falan gittik yani , öyle bir hız. Alper'de bana tatilde aşık olmuş, İYİ Kİ GİTMİŞİZ :)

Şöyle bir bilgi daha, ben haftalarca kafayı yediğim o evde yalnız değilim. Hatta o evde değilim. Biz beraber yaşıyoruz. :)

13. ayımızda yine gittiğimiz muhteşem tatilin birinde harika bir manzaraya karşı , harika bir konuşmayla parmağıma yüzüğü taktı Dağ adam. Ben demiştim evimin direği diye. Mutluluktan ağladığım çok az anım vardır. Ama aklımdan çıkmayacak olan en güzel an , bu evlenme teklifini aldığım andı. 


Şuan ne mi yapıyoruz? Bekliyoruz. Hayatın 'siz tamamsınız hadi bakalım' demesini bekliyoruz.  Gönülden evliyiz zaten. En önemli kısmını kıydık nikahın. Gönül bağlarımızı düğümledik. İmzalar, beyaz gelinlikler, düğünler falan işin şov kısmı. Şovumuzu da yapacağız tabi. Bir soyad güncellemesi gelecek yani bana.  Ama acelemiz yok. İstediğimiz tek şey, birbirimizi yormadan yuvamızı kurmak. Materyaller yüzünden birbirimizi üzmek istemiyoruz. Her şey ikimizin istediği gibi sade ve huzurlu olmalı. Ama, sadece sevdiklerimizin olduğu bir akşam beyaz bir elbisenin içinde bu Dağ adama iyi günde kötü günde yanındayım demek için heyecanlanmıyor da değilim. Ben kelimelerin enerjisine inanıyorum. Evli olmak bize pozitif yayılacak, biliyorum. Çünkü işin derinine inecek olursak bu ev, O'nun kalbi. Ve bunu istiyorum. 

Ayy neyse, ben nerelerden nerelere gelmişim yahu! Akmış gitmiş yine içim buralara. Ama yazının başında heyecanlı olduğumu söylemiştim. 

Öyle her şeyi tek seferde anlatmak olmaz. Şimdilik veda edeyim bu yazıya. Sonra yenileri hep gelecek zaten. Bende akşama kadar biraz daha aşk depreştireyim. 

Bu başlangıç hikayesini umarım sevenleriniz olur. Çünkü biz çok seviyoruz. Bu arada tanıştıktan tam 2,5 saat sonra Alper'in elini tutmam konusunda yorumlarınız varsa yazın da hep beraber gülelim. . Annem bile ' Maşallah kızım sende kendini bayağı ağırdan satmışsın' demişti. :) 


Arkadaşlarım, size söyleyeceğim tek şey;

Aşık olacağınız adam/kadın karşınıza çıktığında heyecana kapılıp sakın kaçmayın. Aşktan korkmayın. Şu koskoca evrende denk gelmek çok zor. Geldiğinde çok şanslı olduğunuzu hissedeceksiniz zaten. 

Dipnot; O kadar anlattık, küçük bir mutluluk fotoğrafı ile taçlandırıyorum hikayeyi, bıraktım aşağıya.  

Öpüldünüz kaçtım ben.. 

Aşklı günler.


Buse Çalışkan. 


                                  


                                                                       09.06.2020

                                                                      Alper & Buse 













Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Plaza dili örnekleri

Nasıl Influencer olunmaz?